Daha önceki videolarımda da bahsetmişimdir. Fotoğrafın üç boyutu var diye. Bunlar, Teknik Doğruluk, Estetik Yoğunluk ve Anlatım Gücü. Tekrar bu detaylara girmeyeceğim ama bugün teknik doğruluk bacağındaki en önemli konu olan “doğru pozlama”yı sizlerle birlikte incelemek ve fotoğrafçının beyni doğru pozlama için nasıl çalışır veya çalışmalı konusunu irdelemek istiyorum.  

Haydi buyurun. 

 

Hep söylediğim gibi, fotoğraf ışık ile çizmektir. Işık yoksa fotoğraf olmaz. Nasıl ki kalemle bir kağıdın üzerine bir şeyler çiziyorsunuz, çizerken kalemi yönetiyor, yönlendiriyor ve aktarmak istediğinizi kağıda aktarıyorsunuz. Fotoğraf çekerken de ışığı yönetmek, yönlendirmek ve sensörün üzerine doğru aktarmak durumundayız.  

Yönetim danışmanı Peter Drucker’ın çok önemli bir sözü vardır: “Ölçemediğiniz bir şeyi yönetemezsiniz” diye.  

Bu cümle, bire bir fotoğraf ışığı içinde kullanılabilir. Biz anlatmak istediğimizi doğru fotoğraflar aktarabiliriz. Doğru fotoğraf, doğru pozlanmış fotoğraf demektir. Doğru pozlama, ışığın kontrollü bir şekilde, fotoğrafçının istediği miktarda sensör üzerine düşürülmesi demektir. Kontrollü ışık için ışığı ölçmemiz ve yönetmemiz gerekir. 

Elimizdeki araçlara bakalım. Işık ölçümü için bütün fotoğraf makinalarında pozometre sistemi var artık. O halde, ışık ölçümü sorun olmaktan çıktı. Işığı yönetmek için ise üç tane aracımız var: ISO, Diyafram Açıklığı ve Perde Hızı.  

Bu araçların detay anlatımına girmeyeceğim, hemen herkes temel fotoğraf eğitimi alıyor, bu konuda yüzlerce video izliyor ve bunların ne olduğunu biliyor artık. Ama bence bunların birbirleri ile ilişkileri ve nasıl bir mantık veya matematik çerçevesinde kullanılması gerektiği tam anlatılamıyor. Bu nedenle ben biraz daha bu noktaya gireceğim ve bir fotoğrafçının konuyu gördüğünde beyni nasıl çalışmalı bunu anlatacağım.  

Anlatacağım süreç, konuyu görmek ile deklanşöre basmak arasındaki süre. Bu süre bazen saniyeler, bazen dakikalar sürüyor. Nadiren de daha uzun… 

1) Makinanızın izin verdiği en düşük ISO değerini seçinYine temel eğitimlerde öğretildiği gibi Yüksek ISO fazla kumlanma (gren) demektir. Bilerek, isteyerek, amacınıza hizmet edecek şekilde fotoğrafınızın grenli olmasını istemiyorsanız, makinanızın size izin verdiği en düşük ISO değerini seçmek durumundasınız. Hatta makinanız hem bu değerde olmalı.  

2) Konu hareketli mi?  Konuyu görüp, fotoğraf çekme kararını aldığınız anda ilk düşünmeniz gereken şey budur. Konu hareketli mi? Bu sorunun iki cevabı olabilir?  

  • Evet, hareketli.  
  • Hayır, durağan.  

Eğer konu hareketli ise, kendinize şu soruyu sormanız gerekecek.  

  • Konunun hareketini donduracak mısınız? 
  • Sündürecek misiniz? 

Ne demek dondurmak? Sündürmek? 

Hareketli objenin net ve keskin olarak çekildiği yani fotoğrafı izleyen kişinin tüm obje nesneleri net gördüğü, hareketin “o anını” net algıladığı fotoğraflar “hareketin dondurulduğu” fotoğraflardır. Böyle bir fotoğraf çekecekseniz perde hızınızın yüksek olması gerekir. Yani perdenin açılma kapanma hızı, konunun hareket hızından daha yüksek olmalıdır. Örneğin koşan bir insanı çekiyorsanız 1/125 ve üzerinde olmalıdır. Ya da yürüyen insan için 1/60 ve üzerinde, otomobil için 1/500 ve üzerinde olmalıdır. Elbette bu değerler tahmini değerlerdir.  

“Hareketin sünmesi” ise diğer durağan objeler net iken hareket eden nesnenin hareket netsizliği ile fotoğraf içinde yer alması demektir. Doğru kullanıldığında izleyicide hareket duygusunu daha kuvvetli bir şekilde yaratır. Bu durumda da az önce verdiğimiz formül tersine döner. Yani perdenin hızı, konunun hareket hızından daha yavaş olmalıdır. Örneğin dans eden bir çifti çekerken 1/15, 1/8 vb. Gibi . 

Konunun hareketli olduğu durumda, hareketi dondurmak mı/sündürmek mi kararınıza bağlı olarak perde hızınızı seçersiniz.  

Işığı yönetmek için elimizde olan üç araçtan ikisi yani ISO ve Perde Hızı ortaya çıktı. Artık, pozometreyi de kullanarak fotoğrafın doğru pozlanması için Diyafram değerini seçebilirsiniz.  

DİKKAT: Genellikle, doğru pozlama, pozometrede sıfır değerine karşılık gelir. Ancak çekilecek fotoğrafa özel olarak, niyetli ve bilinçli bir şekilde fazla pozlama veya eksik pozlama da yapılabilir. Bu fotoğrafçıya bağlıdır.  

Peki ya konu hareketli değilse, durağansa, o zaman bir diğer soru sorulmalıdır. 

3) Fotoğrafta alan derinliği dar mı olacak geniş mi olacak? 

Kısaca net alan derinliği kavramından bahsedelim. Fotoğraflarımızda, bir konunun üzerine netlik yaptığımızda sadece o konu net olmaz. Konunun bir parça önü ve bir parça da arkasında kalan bölge de net olur. İşte bu alana net alan derinliği denir.  

Net alan derinliği dar tutularak önde ve arkada kalan bölge bulanık fotoğraf çekilebilir. Böylece izleyicinin ilgisi doğrudan konunun üzerine çekilebilir.  

Diğer taraftan net alan derinliği geniş tutularak, kadrajın içerisinde daha çok bölgenin izleyiciye net gösterilmesi hedeflenebilir. Özellikle manzara/doğa fotoğraflarında geniş alan derinliği tercih edilir.  

Şimdi tekrar geri dönelim sorumuza.  Fotoğrafta alan derinliği dar mı olacak geniş mi olacak? 

Eğer alan derinliğini dar yapmak istiyorsak, diyaframımız mümkün olduğunca açılır, yani f/2, f/2.8, f/3.5 vb. Gibi bir değere getirilir.  

Yok eğer alan derinliğini geniş tutmak istiyorsak, bu sefer diyaframımız mümkün olduğunca kısılır, yani f/8, f/11, f/16 vb. Gibi bir değere getirilir. 

Bu şartlar altında da  ışığı yönetmek için elimizde olan üç araçtan ikisi yani ISO ve diyafram ortaya çıktı. Artık, pozometreyi de kullanarak fotoğrafın doğru pozlanması için perde hızı değerini seçebilirsiniz. 

4) Yetmedi mi? Yukarıdaki sorulardan yola çıkarak, perde hızını veya diyaftamı öncelikli olarak belirlediniz ve diğerini de pozometreyi kullanarak seçtiniz. Doğru pozlamayı yakaladı iseniz sorun yok, basın deklanşöre… 

Ancak, pozometreyi bir türlü doğru pozlamaya veya sıfır değerine getiremiyorsunuz, eksi değerlerde kalıyor. Bu şartlar altında, seçtiğiniz değerler, mevcut ışık koşulları altında doğru pozlamaya yetmiyor demektir.  

Peki şimdi ne yapacağız? 

Şimdi yeniden bir karar vereceğiz. Hangisinden fedakarlık yapabilirim? 

  • Perde hızından fedakarlık yaparsanız, hareketi dondurmak/sündürmek karararınız zarar görebilir. Olsun, deyip perde hızın değiştirebilir ve doğru pozlamaya ulaşabilirsiniz.  
  • Diyaframdan fedakarlık ederseniz, alan derinliği kararınız olumsuz etkilenebilir. Olsun deyip, diyaframı değiştirebilir ve doğru pozlama yapabilirisiniz.  
  • Bir diğer seçenek daha önce karar verdiğiniz değerlerde bir değişiklik yapmak istemiyorsanız, ISO değerini birer stop birer stop yükselterek doğru pozlamaya ulaşabilirsiniz. Ancak her bir ISO yükseltme değeri ile birlikte kumlanma (gren) riski artar. Özellikle yeni nesil makinalarda 3200 ISO’ya kadar gren çok hissedilmiyor. Makinanızın karakterisitiğine göre bu eşiği belirleyebilir ve ISO’yu bu eşiğe kadar güvenle, bu eşikten sonra da kumlanma riskini alarak yükseltebilirsiniz.  
  • Son olarak da tek bir parametreye değil iki parametreyi azar azar değiştirerek doğru pozlamaya ulaşmaya çalışabilirsiniz. ISO + Perde hızı veya ISO + Diyafram ikilisini değiştirdiğinizde yaptığınız fedakarlığı paremetreler arasına paylaştırmış olursunuz.  

Sizlere anlattığım algoritma, en başta da söylediğim gibi birkaç saniye içinde beyninizin içinde dönüveren ve verilen kararlar ile eyleme dönüşen bir algoritma. Henüz fotoğraf işine yeni başlamış arkadaşlarımızın gözü sakın korkmasın. Bu proses, tecrübe edildikçe, tekrar sayısı arttıkça motor bir davranış haline gelecektir. Çok daha hızlı düşünme, çok daha hızlı karar verme ve eyleme geçme mümkün olacaktır. Siz yeter ki bıkmadan usanmadan tekrar ederek, alışkanlık haline getirin.  

Son bir söz olarak da alan derinliği konusunu etkileyen başka parametreler de var. Bunlar, objektifin fokal odak mesafesi ve konuya olan uzaklığınız. Ancak bu videoda bunlara girip kafanızı karıştırmayacağım. Başka bir video da bunu detaylıca anlatacağım.  

Umut ederim, doğru pozlama nasıl yapılır, fotoğrafçı beyni nasıl çalışır sorularına bir parça açıklık getirebilmişimdir. Umarım işinize yarar bilgiler verebilmişimdir.