Size de mutlaka olmuştur. Bazı fotoğraflara bakarız ve sanki o fotoğraf bizi içine çeker. Fotoğrafın bir derinliği vardır sanki üçüncü boyutu vardır. Oysa biliriz ki fotoğraf ister kağıda basılsın, ister ekranda olsun iki boyuttadır (en azından şimdilik…) 

Gelin bugün sizlerle birlikte fotoğrafımıza derinlik katmanın, boyut katmanın farklı yolları hakkında konuşalım.  İlginizi çektiyse haydi buyurun… 

 

Tıpkı atası resim gibi fotoğrafta bir yüzey sanatıdır. Ne demek yüzey sanatı? Sanatınızı bir yüzey üzerinde icra edersiniz demek. Yüzey nedir? Eni ve boyu belirli olan bir alan yani iki boyutlu bir düzlem.  

Fotoğrafın en büyük zorluklarından birisi üç boyutlu (hatta zaman boyutunu da katarsak dört boyutlu) bir dünyayı iki boyuta sıkıştırma zorunda oluşumuz ve bunu yaparken de izleyiciye üçüncü boyutu hissettirme gerekliliğimizdir.  

Gözlerimiz arasındaki mesafe ve objeyi her bir gözümüzün farklı açılardan görmesi sayesinde, elbette beynimizin de üstün betimleme yeteneği sayesinde bizler dünyayı olduğu gibi yani üç boyutlu görebiliyoruz. Oysa fotoğraf makinalarımız bu alanda henüz çok beceriksiz. Alacakları çok yol var daha. Elbette 3 boyutlu görüntüler elde etmenin, izlemenin yolları var ama gündelik hayatın sürekli kullanımda olan bir parçası olmaları için henüz çok erken.  

Şükür ki fotoğraf çekerken kullandığımız bazı teknikler var ve fotoğrafta derinlik etkisini, 3. boyut hissini verebiliyoruz. Yoksa fotoğraf izlemek gerçekten bir eziyet olabilirdi… 

Gelin şimdi bu teknikleri inceleyelim:  

1) Işık / Gölgeyi kullanmak 

Bu belki de en temel ve en kuvvetli teknik. Zira ışığı ve gölgeyi kullanmak zaten fotoğrafın ana dilini konuşmak demek. Özellikle ışığın yanal olarak objemizin üzerine gelmesi, objenin bazı bölgelerini aydınlatması ve bazı bölgelerin gölgede kalması ya da gölgenin obje arkasına, etrafına düşüyor olması beynimizde doğrudan üçüncü boyut çağrışımı yapar. Zira gölge iki boyutta değil, üçüncü boyutta yani derinliğin olduğu yerlerde ortaya çıkar.  

O halde fotoğraflarımıza boyut katmak için yapacağımız ilk aksiyonlardan birisi ışığı ve gölgeyi kullanmaya çalışmak. 

2) Lenslerin özelliğini kullanmak 

Biliriz ki dar açılı bir lens kullanırsak durum bunun tam tersi olacak, öndeki ve arkadaki objeler, sanki birbirine yaklaşmış gibi görünecek, boyutları birbirine yakın olacaktır. Bu da derinlik hisssini, üçüncü boyut hissiyatını zora sokacaktır.  

Oysa geniş açı lensler, yakınındaki objeyi olduğundan daha büyük, uzağındaki objeyi de olduğundan daha küçük gösterir. Bu ise yakın obje ile uzak obje arasındaki mesafenin abartılmasına yol açar. Böylece göz ve beyin ikilisi objeler arasındaki mesafeyi daha rahat algılar ve derinliği yani üçüncü boyutu hisseder.  

Bu nedenle, derinliğin, üçüncü boyutun vurgulanmasını istediğimiz fotoğraflarda geniş açı lensler tercih etmemiz daha uygun olacak. 

3) Katmanlar kullanmak  

Fotoğrafta derinliği yansıtmanın, üçüncü boyutu hissettirmenin bir diğer yöntemi ise katmanlar kullanmaktır. Ne demek istiyoruz burada? Objeyi tek basına çektiğimizde, derinlik hissiyatı veremeyebiliriz. Oysa objemiz ile kameramız arasına başka bir obje daha koyarsak, göz burada derinliği daha rahat algılayacaktır. Daha da ileri giderek objemizin ötesine de başka bir katman daha eklersek, derinlik üçüncü boyut hissiyatı iyice güçlenecektir. Elbette, öndeki ve arkadaki objelerin ilgi merkezimizden rol çalmaması için gereken tedbirler alınmalıdır. 

4) Çizgi perspektifini kullanmak 

Çizgi perspektifi, en basit anlatımıyla birbirine paralel olan iki çizginin; bizden uzaklaştıkça birbirine yaklaşması demektir. Yollarda, raylarda bu etkiyi çok rahatlıkla görürüz. Bir sokağa derinlemesine baktığımızda binaların gitgide küçülüyor ve birbirine yaklaşıyor gibi algılarız. Aslında ne küçülen, ne de yaklaşan bir şey vardır. Perspektif nedeniyle gözümüz böyle görür ve beynimiz de derinliği yani üçüncü boyutu algılar.  

Buradan yola çıkarak bizler de fotoğraflarımızda derinlik vurgusu yapmak istediğizde, yolları, rayları, uzayıp giden çizgileri, sokakları yani perspektifi kullanabiliriz.     

5) Atmosferik (renk) perspektifini kullanmak  

Bizler hava boşluğu içinde yaşarız. Bakmayın hava boşluğu dediğime. Havada bir sürü gaz vardır vbe biz bunları görmediğimiz için boşluk diye tanımlamayı yeğleriz.  

Havadaki su buharı, sis, pus ve diğer gazlar; bizden uzaklaştıkça, ışığın farklı miktarlarda kırılmasına yol açarlar. Bu durum ise görsel olarak uzaktaki objelerin daha açık renkli, silik, ayrıntıdan yoksun ve belli belirsiz görünmesine yol açar. Yakındaki objeler daha canlı ve detaylı görünürken, uzaktaki objelerin soluk ve detaysız görünmesi atmosferik perspektifi oluşturur.  

Bizler de fotoğrafımızda bu etkiyi kullanarak, fotoğraflarımıza derinlik yani üçüncü boyutu katabiliriz.  

Evet arkadaşlar. Bugün sizlerle fotografik kompozisyonda derinlik, üçüncü boyut hissiyatı yaratmanın yöntemleri üzerine konuştuk. Umarım faydası olmuştur. Umarım bundan sonra çekeceğiniz fotoğraflarda derinliği daha kolay ve bilinçli bir şekilde fotoğrafınıza yansıtabilirsiniz.