Leonard Misonne, sanırım Türkiye’de birçok fotoğrafçı duymamıştır bu ismi. Oysa isminin duyulmasını ne çok hakettiğini, birazdan çalışmalarını izleyince sizde takdir edeceksiniz diye düşünüyorum 

Onu ve çalışmalarını merak ediyorsanız, haydi buyurun. 

Misonne, 1870’te, Belçika’nın Gilly kentinde doğdu ve tüm ömrünü orada geçirdikten sonra orada öldü.  Avukat ve sanayici Louis Misonne ile Adele Pirmez’in yedinci oğluydu. Varlıklı bir ailede büyüdü. Büyüdüğü ortamda; müzik, şiir ve resim gibi sanatsal faaliyetler hep vardı.   

1895’te üniversiteden maden mühendisliği diploması alarak mezun oldu ve bu alanda çalışmaya başladı. Ancak bir yıl sonra astım nedeniyle mesleğini bırakmak zorunda kaldı ve kendini fotoğrafçılığa adamaya karar verdi. 

Hayatının her döneminde müzik, şiir ve resim olduğundan olsa gerek, Misonne; daha sonra kendisine ün kazandıracak “pictorialist” yani resimsel tarzda fotoğraf çekmeyi seviyordu. 

Bu noktada hemen biraz pictorializmi açalım. Tarih boyunca her görüş, her akım kendine karşı olan akımı da yaratmıştır. Fotoğrafın bulunuşu ve erken gelişim döneminde ortaya kesin çizgilerle konulan iddia “fotoğrafın; doğa ve gerçekliğin mükemmel bir kopyasını çıkaran mucizevi bir araç” olduğu yönündedir. Elbette bu düşüncenin karşıtı olarak, manüplasyon, kurgu ve kolajlar yoluyla, fotoğraf ile sanat yapma çabaları yani “yüksek sanat hareketi” doğmuştur. Pictorializm yani resimsellik ise kolajı, fotomontajı reddeden, gerçek hayattan alınan veya kurgulanan karelerde fotoğrafın doğasına aykırı davranmadan sanat yapmayı savunmaktadır.  

Bu akıma göre; fotoğrafın keskinliği ve tonları gibi şeylerle oynayıp, yumuşak tonlarda, keskinliği hafif bozulmuş, kurgulanmış ve öyküsü olan resimsel bir anlatım fotoğraf ile sanat yapmayı mümkün kılacaktır. Resimsellik akımıen güçlü dönemini 1880 ve 1910 yılları arasında yaşamış, Dünya savaşları döneminde gücünü yitirmiştir. Günümüzde ise zayıf bir akım olarak halen zaman zaman bazı fotoğrafçıların çalışmalarında görünmekte. 

Tekrar dönelim, Leonard Misonne’ye.  

Misonne, “Gökyüzü manzaranın anahtarıdır” derdi. Bu felsefe, Misonne’nin birçok fotoğrafı için kılavuz niteliğindedir. Çünkü gökyüzünde dalgalanan bulutlar, sabahın erken saatlerindeki sis veya güneş ışınlarıyla dolu birçok fotoğrafı mevcuttur.   

“Konu hiçbir şeydir, ışık her şeydir” derdi. Ne kadar ilginç bir konu olursa olsun, çoğu zaman konunun sanatsal bir bakış açısından kendi başına yeterli olmadığını düşünürdü. Esas olarak, fotoğrafın içinde, ışık ve atmosferik etkileri aramaktan ibaret bir metodu olduğunu söylerdi. 

Bu yaklaşımı ile fotoğraflarında yarattığı atmosfer ve duygu ona “Fotoğrafın Corotu” ünvanını kazandırdı. Zira fotoğraflarında yarattığı atmosfer; ünlü empresyonist ressam Corot’un eserlerini çağrıştırıyordu.     

Kendine özgü duygusal atmosferi yaratmak için sanatçı, konularını dramatik yanal ışıkla ve/veya ters ışıkla aydınlatıyor, bu sayede figürlerin etrafında hareler, büyüleyici parıltılar oluşmasına yardımcı oluyordu.  

Diğer taraftan fotoğraflarında atmosferik ortam yaratmak için kötü, yağışlı, fırtınalı hava koşullarını tercih eden Misonne, öznelerini sık sık sokaklarda şemsiyelerin altında dolaşırken veya bir kış fırtınasının rüzgarlarına karşı mücadele ederken fotoğraflardı.  

Konu ister bir şehrin sokağı, isterse pastoral bir manzara olsun, özenle yakalanan mükemmel ışık, sisli ve dramatik gökyüzü ile vurgulanan bir atmosfer oluşturur ve böylece bir rüyayı anımsatan dingin ve rahatlatıcı bir fotoğraf ortaya çıkarırdı. Sanıyorum bu büyüleyici atmosfer, benim gibi sizleri de etkisine almıştır.  

Kariyeri boyunca birçok işlem ve teknik kullandı. Misonne’nin kullandığı çeşitli baskı süreçlerindeki ustalığı, basılan fotoğraf ile çekilen fotoğraf ile arasındaki ince denge oluştururdu. Bu dengeyi mükemmelleştirmek içinFresson süreci ve daha sonra bromoil ve mediobrome süreçleri gibi birçok tekniği deneyerek ve kullanarak fotoğraflarındaki ışık efektlerini rötuşlardı. 

Çalışmalarını Belçika, Fransa, Hollanda, Amerika ve İngiltere’de geniş çapta sergiledi. 

Misonne şiddetli bir astımdan muzdaripti ve 1943’te doğduğu kent olan Gilly’de öldü. 

Bugün, fotoğrafları Metropolitan Museum of Art, Art Institute of Chicago, George Eastman Museum ve Los Angeles County Museum of Art gibi kurumların koleksiyonlarında bulunabilir. 

Resimsellik fotoğraf akımının önemli kilometre taşlarından biri olan bu büyük ustanın fotoğraflarına hayranlıkla bakıyor ve kendisini saygıyla anıyorum.