Bugün sizlerle birlikte “Yapay zeka fotoğrafın geleceği olabilir mi?” sorusunu kendimize soracak ve cevaplarını arayacağız. Sonrasında da bana denemem için gönderilen bir uygulama üzerinden yapay zekanın fotoğraf üzerinde yapabildiği şeyleri birlikte sınayacağız.  

Haydi buyurun. 

 

Yapay zekaİngilzce adı ile “Artificial Inteligence” her yerde. Bazı durumlarda bunun farkındayız, bazı durumlarda ise hiç farkında değiliz, çünkü hayatımızın içine o denli girmiş, o denli kanıksamışız ki… 

Kimileri yapay zekanın insan gücünü azaltacağını, bu nedenle işsizliğe yol açacağını, kimisi ise büyük fırsatlar doğuracağını öngörüyor. Peki nedir bu yapay zeka? 

Yapay zeka; insan gibi davranışlar sergileme, sayısal mantık yürütme, hareket, konuşma ve ses algılama gibi birçok yeteneğe sahip yazılımsal ve donanımsal sistemler bütünüdür. Başka bir deyişle Yapay zeka; bilgisayarların insanlar gibi düşünmesini sağlar. 

Yapay zekanın temel faydalarından biri hayatımızı basitleştirmesidir. İşleri daha hızlı ve daha kolay yapmamıza yardımcı olur. Bu pencereden bakınca, yapay zekanın, fotoğraf çekme ve yönetme sürecini basitleştirmesi çok şaşırtıcı bir gelişme olmasa gerek. Bunu zaten akıllı telefon teknolojisinde görüyoruz ki bu sadece başlangıç. 

Ancak yapay zeka, yalnızca fotoğraf çekme ve yönetme işlemini basitleştirmez. Çektiğimiz fotoğrafların daha iyi görünmesini de sağlayabilirBunu hepimiz yaşamışızdır. Güzel görünen bir şey görüyoruz. Fotoğrafını çekiyoruz.  Ama sonra fotoğrafa baktığımızda hayal kırıklığına uğruyoruz.  

İşte bu noktada yapay zeka devreye girebilir. Daha teknik bir ifadeyle, yapay zeka gözlerimizin gördükleri ile kameranın yakaladıkları arasındaki boşluğu doldurmada yardımcı olabilir. 

Gerçek şu ki, gözlerimiz dünyadaki en iyi kamera. Maalesef en pahalı kamera ile bile dünyayı doğal olarak algıladığınız şekilde göremiyor, o dinamik aralığı yakalayamıyoruz. Ancak Yapay zekanın yapabileceği, fotoğraf makinesinin ayrıntıları otomatik olarak geliştirmesine yardımcı olmak, böylece fotoğrafların gözümüzün gördüğü şeye daha çok benzemesini sağlamaktır. Bunu en iyi kullanan kameralar şu aralar cep telefonlarımızın içinde. Fotoğraf makinamızla yakalayamadığımız dinamik aralığı, gözümüzün göedüğünüe oldukça yakın çekimleri cep telefonları rahatlıkla yapabiliyor artık. Yapay zeka ürünü işte…peh… 

Başka örnekler vermek gerekirse: 

Almanya’daki araştırmacılar bir fotoğraftaki nesneleri otomatik olarak etiketleyen Excire adlı bir yapay zeka çözümü geliştirdi. Bu teknoloji, farklı yaş grupları ve milletlerden insanları tanıma ve etiketleme yeteneğine sahiptir, bu da bu fotoğrafları kullanan insanları inanılmaz bir zaman tasarrufu sağlıyor. 

Benzer bir şekilde Adobe firması Lightroom CC versiyonunda Sensei yapay zeka uygulaması sayesinde, herhangi bir etiketleme yapmanıza gerek kalmadan, aradığınız objeyi içeren fotoğrafları binlerce fotoğraf arasından bulup getirebiliyor. Yani örneğin “balon” yazıyorsunuz ve arşivinizde ne kadar “balon” içeren fotoğraf varsa bunları buluyor. Üstelik de siz arama yaptıkça sizden “öğrenerek” kendini geliştiriyor. Aynı şey Google Photos uygulamasında da var. Müthiş değil mi? 

Bir başka örnek de Luminar 4 uygulaması. Bu yazılım, bu videonun yayınlandığı bugünlerde çıktı veya çıkmak üzere. Yazılımı geliştiren Skylum firması, incelemem için bana bir kopyasını gönderdi, kendilerine teşekkür ediyorum.  

İnanması güç ama Luminar 4, fotoğraflarda gökyüzünü inanılmaz bir başarıyla otomatik olarak değiştiriyor. İnsan yüzüne inanılmaz bir başarı ile otomatik retouch yapıyor. Normal şartlar altında onlarca dakikamızı hatta saatlerimizi alacak şeyler, saniyeler içinde çok başarılı bir şekilde gerçekleşiyor. İnanılmaz…Haydi birlikte denemeler yapalım ve ne demek istediğimizi netleştirelim. 

 Gördüğünüz gibi, bu yeniliklerin tümü heyecan verici ve bize videomuzun başlığı olan soruyu sorduruyor “Yapay Zeka, fotoğrafın geleceği mi?” 

Öyle gözüküyor ki her alanda olduğu gibi, fotoğraf alanında da yapay zeka daha fazla işin içine gün geçtikçe girecek. Doğal olarak bizler, bunun etikliğini, sanata vuracağı keti konuşuyor, tartışıyor olacağız. Ama kaçınılmaz olan ise bunun yakın gelecekte olacak olması… O halde korkup savunmaya geçmek yerine, proaktif olup bu değişime ayak uydurmak ve hatta değişimi yönetmek gerekmez mi?