Diğer tüm fotoğraf makinası üreticilerinde olduğu gibi, Fujifilm’in de birçok değişik modeli var. Ancak bu modellerden iki tanesi lokomotif modeli görevini görüyor, yani bu iki tanesi diğer modellere öncülük ediyor, markayı çekiyor, tabir caizse yükü sırtlıyor. Bunlar Fujifilm X-T serisi ve Fujifilm X-Pro serisi.  

Bugün sizlerle birlikte, yeni çıkan ve  camiada fırtınalar estiren  X-Pro3’ü; kanalımda yaptığım ankete cevap vererek beni yönlendirdiğiniz şekilde inceleyeceğiz.  

Haydi buyurun… 

Öncelikle çok özel bir fotoğraf makinası var elimizde. Hedef kitlesi çok net. Tarzı çok keskin. Hissettirdikleri çok sıra dışı. Sonuçları çok nostaljik.  

Hedef kitlesi çok net dedim, elbette her türden fotoğraf çekilebilir ama X-Pro3 en çok sokak fotoğrafçısının eline yakışıyor. Sokakta öyle sıradan, öyle gizlenmiş durumda ki varlığını hissettirmiyor ama işini çok güzel yapıyor. X-Pro serisinin önceki modellerdeki başarısını sürdürmek üzere tasarım çizgisi korunmuş. “Rangefinder” tarzı bu tasarım, nostaljik bir havayı hissetmenizi sağlıyor, özellikle analog makine günleri yaşayanlar için… 

Tasarım son derece sade. Alt ve üst kısmındaki bloklar titanyumdan yapılma, geri kalan bölüm magnesyum alaşım. Siyah, dura siyah ve dura silver diye isimlendirilen üç rengi olacak. Benim elimdeki siyah renk ve çok şık. Ancak dura siyah ve silver renklerinin de çizilmelere karşı daha dayanıklı olduğu söyleniyor bu yüzden de fiyatı bu siyah renkten bir parça daha pahalı.  

Makinanın üst tarafında,  

  • Açma/kapama düğmesi 
  • Perde hızı çarkı ve ISO çarkı 
  • Pozlama telafisi çarkı 
  • Bir adet fonksiyon tuşu ve flaş kızağı var.  

Makinaya önden baktığımızda , 

  •  Vizör ön penceresi 
  • Optik vizör/dijital vizorhibrit vizör geçiş mandalı 
  • Mandal üzerinde bir adet fonksiyon tuşu, 
  • Ön ayar tekeri 
  • Netleme sistemi seçim mandalı var.  

Arka tarafa geçitiğimizde; 

  • Vizör (ki bu konuyu birazdan açacağız), 
  • Dioptri ayar tekeri 
  • Silme ve çekim modu değiştirme görevini üstlenmiş DELETE/DRIVE butonu 
  • AE-L/AF-L butonu 
  • Arka ayar tekeri 
  • Seçim joystiki 
  • Menü, Play, Display/Back ve Q tuşları ve bir adet de fonksiyon tuşu var.  

Arka tarafta ikincil ekran diye adlandırılan küçük bir LCD ekran var ki makinanın tasarımını etkileyen en önemli ögelerden birisi. Bu ekranda ortaya çıkacak görüntüyü Ekran Ayarları/İkincil Ekran’dan “Klasik” veya “Standart” olarak seçebiliyoruz. Standart seçersek tüm büyü bozuluyor ve Fotoğraf veya Video moduna uygun olarak çekim değerleriniz bu ekranda gözüküyor. Olay çok sıradanlaşıyor. Ancak, “Klasik” seçeneğini seçerseniz, tıpkı filmli günlerdeki makinalarda olduğu gibi bir görüntü ortaya çıkıyor ve o anda geçerli film simülasyon modunu, geçerli ISO değerini ve Beyaz ayarı değerini gösteriyor. Bu görünüm gerçekten tasarımın hissetirmek istediği retro havayı size makine üzerinden aktarıyor. 

İkincil Ekran burada ise birincil ekran nerede diye merak ediyorsunuz. Kapağı diğer Fujifilm tasarımlarından farklı bir şekilde öne doğru açtığınızda LCD ekran karşınıza çıkıyor. 90 derece ve 180 derece açılarda kullanılabiliyor. Bu açılma tarzını ilk anda biraz garipsesem de özellikle sokakta göbekten çekim için 90 derecelik açılım çok kullanışlı bir yöntem. Kimseyi rahatsız etmeden ve dikkat çekerek ortamın ambiyansını bozmadan çekim yapmak isteyenler için ideal.  

Bu noktada, birincil ekranın kapalı durumda olması; LCD kültürü ile fotoğraf çekmeye alışmış arkadaşlarımız için biraz itici gelebilir. Ancak, tasarımın hissettirmeye çalıştığı nostalji burada da bizi vizörden bakarak çekmeye ve her çektiğimizi hemen LCD üzerinden incelememeye doğru itiyor. Bunun ne kadar eğitici ve ne kadar keyifli olduğunu ancak makinayı bir süre bu şekilde kullanınca anlıyorsunuz.  

Tasarımı hızlıca bitirelim artık, makinanın sağ tarafında iki adet SD kart yuvası, sol tarafında ise bir adet USB Type C ve bir adet 2,5mm Jack girişi var. Bu jack girişi seçimlik olarak mikrofon veya  kablolu kumanda girişi olabiliyor. USB Type C girişi ise, şarj kablosu, uygun dönüştürücü ile birlikte kulaklık çıkışı veya dijital görüntü giriş/çıkışı olabiliyor.  

Tasarımda son olarak vizörden bahsetmemiz lazım. X-Pro3, optik vizörü, elektronik vizörü ve bu ikisinin birlikte kullanıldığı hibrit vizörü üzerinde barındırıyor.  

Optik vizör kullanıldığında, makinanın en rahatsız edici yönü ortaya çıkıyor. Kullandığınız lensin bir parçasını vizörün sağ alt köşesinde görüyorsunuz. Ben çekimler sırasında 23mm f/2 kullandım ki küçük bir lenstir. Daha büyük lenslerde bu durum daha da rahatsız edici olacak maalesef. Diğer taraftan optik vizörün verdiği pırıl pırıl görüntü, kadrajınızın sınırlarını ve çekim değerlenizi vizörde görüyor olmanız çok hoş. Örneğin telezoom bir lens takıp uzakları çekerken optik vizör üzerindeki çerçeve küçülüyor ve yaptığınız kadrajın sınırlarını görebiliyorsunuz. Optik vizöre alışmak bir parça zorlayabilir sizi… 

Neyse ki ön taraftaki mandalı sağa doğru çekip bıraktığınızda vizör elektronik vizöre dönüşüyor. Lensi görme probleminiz ortadan kalkıyor. Yaptığınız çekim ayarlarını ve bunların fotoğraf üzerindeki etkilerini görerek, yani dijital makine mantığında çekiminizi yapabiliyorsunuz. Çözünürlüğü 3.690.000 piksel olan ve yarım inç büyüklüğündeki bu elektronik vizör oldukça güzel. 

Optik vizörde iken, mandalı sağa değilde sola doğru itip bıraktığınızda, optik vizörün sağ alt köşesinde yani lensin ucunun göründüğü bölgede küçük bir dijital pencere beliriyor. Bu pencere, sizin netlik noktanızdaki görüntüyü dijital olarak size gösteriyor. Böylece nereye netlediğinizi daha kolay takip edebiliyorsunuz.    

Teknik özelliklerden kısaca bahsedecek olursak, 26,1 milyon piksel içeren X Trans CMOS4 sensör ve X-Processor 4 işlemciye sahip makine bu özellikleri ile X-T3 ve X-T30 ile aynı. Ancak bu makinalardan ayrıştığı noktalara bakalım isterseniz. 

Öncelikle, Fujifilm makinaları diğerlerinden ayrıştıran en temel özelliklerden birisi film simülasyon modları. Bunda mutabıkız. Fujifilm yıllarca negatif film üreten bir firma olarak renkler üzerindeki hakimiyetini bu film simülasyonlarında kullanıyor. Böylece analog dönemin fotoğraflarına benzer fotoğraflar elde etmemize mümkün oluyor. Hemen her yeni Fujifilm makine lansmanında yeni bir film simülasyon modu ekleniyor. X-Pro3’de bize Classic Negatif film simülasyonunu getirdi. Gelin hızlıca film simülasyonlarının aynı fotoğrafta yarattığı farklı sonuçlara göz atalım.  I 

X-T3’te fotoğraflara tanecik (gren) ekleyebileceğimiz bir seçenek vardı. Böylece, nostaljik bir havada grenli fotoğraflar çekebiliyorduk. Bu durum özellikle siyah beyaz bazı fotoğraflara çok yakışıyordu. X-Pro3 ile tanecik boyutu da seçimlik hale getirilmiş. Artık küçük veya büyük grenler ekleyebiliyor veya bu özelliği kapatabiliyoruz.  

Yine X-T3 ile birlikte KROM RENGİ EFEKTİ gelmişti. Yeşil, Kırmızı ve sarı renklerde derin bir etki yaratan bu efekt devam ediyor.  X-Pro3 ile birlikte Mavi renk için krom efekt özelliği gelmiş durumda. Bu özellik de zayıf ve güçlü olarak ayarlanabiliyor. Gren etkisi, Krom Rengi etkisi ve Mavi Krom rengi etkisinin opsiyonlarını ayarlayarak çok hoş fotoğraflar çekebiliyorsunuz ve hatta kendinize bir renk tarzı yaratmanız bile mümkün. Mavi krom etkisini en kısa sürede X-T3’e de bekliyorum.  

Yapay Zeka’nın fotoğraf üzerindeki etkisini incelediğimiz videomuzda ve mobil fotoğrafçılığı incelediğimiz videomuzda, cep telefonlarının dinamik alanı çok güzel yönettiklerinden ve bu anlamda fotoğraf makinalarının önüne geçmeye başladıklarından bahsetmiştik. Fujifilm bu gerçeğe uyanmış durumda ve X-Pro3 ile birlikte bizlere HDR çekim modu sunuyor. HDR çekim modunda deklanşöre bastığınızda makine 3 kare çekiyor ve bunları akıllıca ve hızlıca birleştiriyor. HDR çekim modu, gerçek gibi görünmeyen abartılı fotoğraflar üretmemek için HDR Auto, HDR200, HDR400, HDR800 ve HDR Plus ayarlarını içeriyor ve ışıklı alanlar ile gölge alanlar arasında ciddi ışık farkı bulunan zor fotoğraflar için oldukça güzel sonuçlar üretiyor.  

Yine üst üste pozlama tekniğini incelediğimiz, ekrandaki videomuzda da bahsetmiştik. Fujifilm X Sistem makinaları 2 kare üst üste çekebiliyor diye. Kullanıcı dostu Fuji sesimizi duymuş ve X-Pro3’e  9 kareye kadar üst üste çekebilme yeteneği eklemiş. Bununla da kalmamış, çekilen fotoğrafları üst üste blend etme yani kaynaştırma seçenekleri de getirmiş. Bunlar Toplam, Ortalama, Parlak ve Karanlık kaynaştırma seçenekleri. Bunları kullanarak yaratıcı fotoğraflar çekmek artık daha bir kolay… 

Fotoğrafımızda belirlediğimiz tüm alanların net olmasını sağlayacak bir teknik olan Focus Stoklama (Focus Stacking) tekniği X sistem makinalar ile bize daha önce gelmişti. Detaylarını merak ediyorsanız, bu videomda anlatmıştım. X-Pro3 ile fokus brakecting özelliği daha da geliştirilmiş. Adım ayarlarını el ile yapabiliyorduk, artık X-Pro3 bunu bize otomatik yapıyor. Biz netliğin başlayacağı nokta ile netliğin sona ereceği noktayı seçiyor, kareler arasındaki zaman farkını belirliyor sonra da adım işini X-pro3’e bırakıyoruz. O kaç tane fotoğraf çekmemiz gerektiğini ve adım sayısını belirliyor, fotoğrafları bizim için çekiyor. Güzel bir geliştirme olmuş… 

Sokak fotoğrafçılarının hızlıca reaksiyon gösterip, anı yakaladıkları anlarda, netlik yapacakları yer bazen problem olabilir. İlgi merkezinin önünde veya arkasında bir bölgeyi netleyebilirler. Bu konuda fotoğrafçıya yardımcı olmak için X-Pro3, AF Aralığı Sınırlayıcı özelliği ile gelmiş durumda. Burada bir tanesi özelleştirilebilir 3 seçenek var. Bu özelliği kullanarak AF işleminin hangi aralıkta yapılacağını seçebiliyor veya ayarlayabiliyorsunuz. Örneğin sokakta, kalabalık içinde yürürken, size 1 ile 2 metre uzaklıktaki insanlara AF yapsın, daha yakın veya uzağa netlemesin diye ayarlayarak AF sapmalarını engelleyebiliyorsunuz. Şahsen çok beğendim ve kullanışlı buldum. 

Timelapse videoları çekerken en can sıkıcı konulardan bir tanesi değişen ışık koşulları nedeniyle videoda anlık ışık titreşimleri (flickr) oluşması. X-Pro3 bu konuya da el atmış ve zaman aralıklı çekim modunda pozlama düzeltme seçeneği getirmiş. Böylece kareler arasında dramatik ışık değişimlerinin önüne geçilebiliyor ve daha düzgün bir timelapse videosu ortaya çıkıyor. Bravo… 

X-Pro3’de gerçekten kullanıcı dostu bazı başka dokunuşlar da olmuş. Örneğin, menüden Ton Eğrisini ayarlayabiliyor ve çekeceğiniz fotoğraflara bir tarz katabiliyorsunuz. Ya da Clarity (berraklık) ayarı yaparak orta tonların kontrastını belirleyebiliyorsunuz.  

Kendi kendine çekim için belirlediğimiz süreyi kaydedebiliyor ve makine kapansa da bu özelliğin devam etmesini sağlayabiliyorsunuz. Hepimizin çok yardımına koşan Q menüsündeki seçenekler artık 16 tane olmak zorunda değil. 4-8-12-16 şeklinde tarcih edebiliyorsunuz. Böylece gerçekten çok kullandığınız şeyleri bu menüye koyarak hızlıca ulaşabilmeyi sağlıyorsunuz. Etkili dokunuş… 

Playback ekranında Kırmızı, Yeşil, Mavi histoğramlar gösterilmeye başlanmış, elektronik vizörün üzerindeki göz sensörünün çekim veya playback sırasında nasıl davranacağının ayrı ayrı belirleyebiliyoruz. Dokunmatik LCD ekranı kullanırken AF kilitleme özelliği eklenmiş. Ayrıca X-Pro3’ün gece karanlığında netleme özelliğinin daha iyi olduğunu okudum ama bunu deneyemedim.  

Tanıtımımızı daha da uzatmadan X-Pro3’ün video özelliklerinden de biraz bahsedelim.  

Her şeyden önce X-Pro3,  X-T3 gibi iddialı bir video kamerası değil. Bunu nereden anlıyoruz:  

X-Pro3 30 fps’de 4K çekebiliyor. Oysa X-T3 50 ve 60 fps’e kadar çıkabiliyorduk.  

X-Pro3 ‘te en fazla 200 Mbps bit rate alabilirken, X-T3’de 10 bit 400 Mbps değerini görüyoruz. 

X-Pro3’te Flog kayıt var ama X-T3’de hem Flog hem HLG kayıt mümkün.  

Bütün bu farklar gösteriyor ki X-Pro3 ihtiyacım olan tüm bireysel video işlerini görebilirim ama ben fotoğraf çekmek için yaratılmışım mesajı veriyor.  

Sonuç olarak,  

Eğer X-Pro1, X-Pro2 kullanıcısı iseniz X-Pro3 sizin için paha biçilmez kaftan. İlk fırsatta geçmelisiniz.  

DSLR veya X-T geleneğinden geliyorsanız, X-Pro3’ü başlangıçta yadırgayabilirsiniz. Optik ekrana alışamayabilirsiniz bile. Ama ısındıkça, keyfini çıkarmaya başlayacağınızı ve seveceğinizi düşünüyorum. Sevdikçe de bırakamama durumları ortaya çıkabilir. 

Aynasız makinalara yeni geçecek bir kullanıcı iseniz ve X-Pro3 ile başlarsanız, yepyeni bir tarzınız ve fotoğraf yaklaşımınız olacak demektir. Makinaya ısındıkça seveceksiniz.  

Son olarak ne tarz fotoğraf makinası kullanırsanız kullanın, sokak fotoğrafçısı iseniz, filmli makinaları özlüyorsanız, çekim anını yaşayan ve sonuçların heyecanını sonraya bırakmak isteyenlerdenseniz, makinanızla bütünleşmek ve sokaklarda kaybolmak isteyenlerdenseniz X-Pro3 tam size göre… 

Ben mi, ben X-T3 kullanıcısıyım. Denemelerim süresince X-Pro3’e aşık olmamak için kendimi tuttum. X-T3 ile devam edeceğim ama videoda saydığım özellikler güncelleme ile X-T3’e de gelmezse çok kıskanacağım X-Pro3’ü… 

Hoşçakalın….