Bugün sizlerle değişik fotoğraf çekme yaklaşımları ya da kelimenin tam anlamıyla fotoğrafçı tipleri konusunda bir şeyler konuşmak istiyorum. Kendi fotoğrafçı tipinizi merak ediyorsanız, haydi buyurun.

Teknik tüm prosesleri kısa süreliğine bir kenara bırakacak olursak, fotoğraf çekmenin en önemli aşamalarından birisi olan ¨fotoğrafik görme¨ aşaması biraz daha öne çıkacaktır. Aslında, teknik konular, prosesler de dahil olduğunda yine en ön sıralarda yer alır ¨fotoğrafik görme¨. Ama nedense hiç bir yerde hakettiği şekilde anılmaz. Fotoğrafik görme tarzımız aslında fotoğraf çekme yaklaşımımızı belirler. 

 Fotoğraf çekerken temel birkaç yaklaşım vardır ki bunların her birinin kendi avantajları ve dezavantajları mevcuttur. 

Bunlar arasından ilk yaklaşım, önceden herhangi bir planlama veya düşünce olmadan, anı olduğu gibi yakalamayı içeren, ani reflekse dayalı fotoğraf çekmektir. Bu yaklaşım fotoğrafçının, doğal akışı içinde gelişen olayları ve spontane duyguları haber vermeksizin yakalamasını sağlar. Fotoğrafçı bir avcı gibidir. Fotoğrafın nereden, ne zaman çıkacağı, çıkıp-çıkmayacağı belli değildir. Fotoğrafçı her an hazır olmak durumundadır. Aslında birçok sokak fotoğrafçısının sergilediği yaklaşım budur. Yaşam kendi akışı ve olağanlığı içerisinde akıp gitmektedir. Fotoğrafik anları öngörmek çok da kolay değildir. Hızlı bir tepki süresi gerektirir, ancak bir sahneyi olduğu gibi yakalamanın keyfi de fotoğrafçının ödülü olacaktır. 

Bu yaklaşımda fotoğrafçı; ¨fotoğrafik görme¨ yeteneğini oldukça geliştirmiş olmak zorundadır. Aksi takdirde önemli ayrıntıları kaçırabilir, gelişen fotoğrafı göremeyebilir veya görse bile fotoğrafın kompozisyonunu tam olarak kontrol edemeyip fotoğrafı harcayabilir. Avcı tipi yaklaşımın anahtarı sürekli hazırlıklı ve tetikte olmak, kamerayı içselleştirmiş ve ayarları problem olmaktan çıkarmış olmak, çok iyi gözlem yapmak ve o an ortaya çıktığında hızlıca çekim yapabilmektir. Ani ve hızlı çekeceği karelerde, çok hızlı düşünüp, kompozisyon kurgusunu hızlıca, doğru ve estetik yapabilmek de önemli meziyetlerdendir. 

İkinci yaklaşımda fotoğrafçı, fotoğraflanacak ilginç unsurlar arar ve bulduğunda sahneyi gözlemlemeye başlar. Tıpkı bir balıkçı gibidir. Belirli bir yere konuşlanmış, oltaya gelecek balığı beklemektedir. Bu yaklaşımda, ortamdan ve ortamda ilginç bulduğu unsurlardan etkilenmiş, çekmek istediği fotoğrafın adını koymuştur. Pozisyonunu almış, ayarlarını yapmış, kadrajını belirlemiş, kompozisyonunu kurgulamıştır. Artık geriye sadece sabırla beklemek kalmıştır. Bu tip fotoğrafçının ¨fotoğrafik görme¨yetisi ve hayal gücü gelişmiştir. Zira parçalardan yola çıkarak, bütünü görmüş ve oradan fotoğraf çıkarabileceğini hissetmiştir. Zaman onun için kısıt değil fırsattır. Çoğunlukla pes etmeden dakikalarca bekleyebilir ve yine çoğunlukla istediği kareyi almadan oradan ayrılmaz. Balıkçı yaklaşımının önemli anahtarlarından birisi sabırdır.  

Üçüncü yaklaşım, konuyu düşünerek, hayal ederek, fotoğrafı önceden kafada görselleştirerek fotoğraf çekmektir. Burada fotoğrafçı bir mühendis gibi davranır. Kompozisyonu, ışığı, zamanlamayı ve diğer unsurları önceden planlar. Hedef bellidir. Nasıl çekileceği, ne zaman çekileceği, ortaya nasıl bir fotoğraf çıkacağı bellidir. Hepsi önceden hayal edilmiş, kafada görselleştirilmiş, tüm detaylar planlanmış geriye sadece doğru yerde, doğru zamanda deklanşöre basma kalmıştır. Mühendis tipi yaklaşım, fotoğrafçının son görüntü üzerinde daha fazla kontrole sahip olmasını sağlar. Manzara fotoğrafçıları, astro fotoğrafçılar bu gruptadır. Kurgusal fotoğraf üretenler de bu tarzı benimsemiştir. Onların ¨fotoğrafik görme¨ yetileri ve kafada görselleştirebilme becerileri yüksektir. Detay severler, planlı hareket ederler, işi şansa bırakmaktan hoşlanmazlar. 

Dördüncü yaklaşım, iç mimar yaklaşımıdır. Tıpkı bir iç mimarın mekanı tasarlayıp, ortaya çıkardığı gibi bu yaklaşımda fotoğrafçı sahnenin tam hakimidir. Sahnenin ne olacağı, neleri içereceği, neleri içermeyeceği, ışığı, duygusu, mekanı her şeyiyle sorumluluk fotoğrafçının sorumluluğundadır. Fotoğrafçı tasarlar, her bir ögeyi bir araya getirir, gereksizleri uzaklaştırır, ışığını kurar, modelinin/öznesinin vereceği duyguyu dahi yönetir. Ortaya çıkacak fotoğrafta hiçbir unsur şansa bağlı değildir. Her şey tasarlanmış, planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Bu bir prodüksiyon eseridir ve başarısızlığa asla izin yoktur. Moda ve ürün fotoğrafçıları bu tarzda çalışır. Bu tip fotoğrafçılar; yüksek estetik duygusuna sahip, titiz, yöneten/yönlendiren, ne istediğini bilen ve alan tiplerdir. 

Sözüm meclisten dışarı, bir de parazit tipinde fotoğraf üretenler vardır ki görmeden, hayal etmeden, düşünmeden, planlamadan, kurmadan, çok da emek vermeden sadece taklit ederek üretirler. Bu tip konumuzun dışında…

Son yaklaşımı dikkate almazsak, bu yaklaşımlardan herhangi birisi daha iyi, bir diğeri daha kötü değildir. Her birinin güçlü ve zayıf yönleri vardır. Bir fotoğrafçının sadece bu yaklaşımlardan birisini sergilemesi de gerekmez. Genel olarak, başarılı fotoğrafçılığın anahtarı, her yaklaşımın güçlü ve zayıf yönlerini anlamak ve bunları uygun durumlarda kullanmaktır. En iyi yaklaşım, fotoğrafçının kendi hedeflerine ve kendi fotoğraf tarzına uygun yaklaşımları ağırlıklı olarak kullanmasıdır. Ek olarak, beklenmedik fırsatlara açık olmak ve yaklaşımınızı gerektiği gibi uyarlamaya istekli olmak ve farklı teknikleri denemek önemlidir.

Ben kendi adıma, fotoğraflarımın önemli çoğunluğunu belki %60’ını avcı tipi ile, %25’ini balıkçı tipi ile, %14’ünü mühendis tipi ile ve %1’ini de iç mimar tipi ile çekiyorum. Siz ne düşünüyorsunuz? Sizin dağılımınız nasıl? Aşağıda yorumlar kısmında paylaşırsanız sevinirim.