2019 yılının kasım ayında bir video yapmıştım ¨Yapay Zeka Fotoğrafın Geleceği Olabilir Mi?¨diye. Belki izlemişsinizdir, belki de görmemişsinizdir. Özetle orada demiştim ki, yapay zeka gümbür gümbür geliyor, ne yapacağımıza karar vermemiz lazım. 

Aradan sadece üç yıl geçti ve artık sağımız, solumuz, önümüz, arkamız kuşatılmak üzere ve belki de kuşatıldı. Yapay zeka her alanda olduğu gibi fotoğrafçılık alanında da gümbür gümbür geldi ve sahibi olduğumuz evden bizi kovacak mı kaygısı yaşamaya başladık, artık. 

Konu ilginç geliyorsa haydi buyurun.

Hepimizin malumu olduğu üzere, fotoğraf, 19. yüzyıldaki icadından bu yana çok yol kat etti. Sadece 200 yıl gibi kısa ömründe fotoğrafın başına gelmeyen kalmadı. Gelir gelmez, büyük abisi ¨resim sanatını¨ işinden ettiği düşünüldü, bir panik yarattı. Zira o güne kadar, ressamların çizdiği gerçekçi resimler, portreler, gravürler gerçeğin tek temsilcisiydi. Fotoğraf, daha doğrusu görüntünün bir zemin üzerine kaydedilmesi başarılınca, ¨gerçeği temsil etmek, yansıtmak¨ gibi ağır bir yükü fotoğraf üstlendi. Resim sanatı önce işsiz kaldı gibi görünse de sonradan anladılar ki özgürlüklerini kazanmışlardı. Zira artık ¨gerçeği¨ resmetmeleri onlardan beklenmiyordu. Bunu yapacak yeni medya fotoğraftı ve ressamlar da sanatlarını yapmaya yöneldiler. Önceleri şikayet ettikleri, fotoğraf için sonradan belki de ne iyi oldu da geldi diye bahsetmiş olabilirler.

Sürecin devamında, görüntünün kayıt edildiği medya, metal, ahşap, cam, film şeridi ve en nihayetinde kağıt olacak şekilde evrildi. Her bir değişim fotoğraf camiasında ¨yandık, bittik¨ nidaları ile birlikte ¨yaşasın¨ çığlıklarını da getirdi. 

Üstelik değişim, sadece üzerine kayıt yapılan medyada değil, kullanılan tekniklerde,  ekipmanlarda ve hatta ¨gerçeğin temsili¨ kavramında da oluyordu ki bunlar daha büyük gümbürtü çıkarıyordu. 

Bu arada ¨gerçeğin temsili¨ konusu kendi başına bir videoyu hak ediyor. Birgün bunu işleyen bir video yapmam lazım. O video geldiğinde, kaçırmamak için şimdiden abone olmanızı öneriyorum ve konumuza devam ediyorum. 

Bir başka büyük gümbürtü 2000 yılların başında dijital teknolojinin fotoğraf alanına girmesiyle çıktı. Yine hepimiz hatırlıyoruz ki o günlerde şiddetle, ¨dijital fotoğraf makinası mı olurmuş, karanlık odadan çıkmayan fotoğraf mı olurmuş¨ diyen herkes, bugünlerde dijital makinalar kullanıyor. 

Yine son yirmi yılın vazgeçilmeyen aşağılama trendlerinden birisi ¨photosoplu mu bunlar¨ sorusu idi. Bıkmadan usanmadan aşağılayanlarla, bıkmadan usanmadan savunanlar arasında tatlı bir münakaşaya yıllarca tanık olduk.

Ne hazin öyküdür ki, fotoğrafın başına son birkaç yılda bir başka bela sardı: ¨Yapay Zeka¨. Hadi 3 yıl önce benim videomda anlattığım gibi, fotoğraf işlemeyi, arşivlemeyi, bulmayı kolaylaştıran türden bir yapay zeka olsa (ki o günlerde buna bile itiraz etmiştik) gene neyse. Bu sefer karşımıza bildiğiniz fotoğraf üreten yapay zeka çıktı. Şimdi tam hapı yuttuk galiba…

Şimdi olaya biraz teknik bakalım ve nedir bu yapay zeka, anlamaya çalışalım. 

Yapay zeka (artificial inteligence) denilen algoritmalar, güçlü bilgisayarlar üzerinde çalışan yazılımlar aslında. Sorduğunuz her türlü soruya cevap vereni, sizin için kod yazanı, metin yazanı, metin üzerindeki hataları bulup ayıklayanı, bir metni gerçekçi insan sesine çevireni,  bir metin ile görsel arasında ilişki kurup görsel üreteni ve daha nice işler yapanı mevcut. Bizi bağlayan tarafı ise gerçeğinden ayırt edilmesi son derece zor fotoğraf benzeri görseller üretmesi. 

Yapay zeka, yeni görüntüler oluşturmak veya mevcut olanları değiştirmek için ¨makine öğrenimi¨ algoritmalarını kullanıyor. Bunu, GAN (Generative Adversarial Networks ) adı verilen bir teknik kullanarak yapıyor. GAN’lar iki nöral ağdan oluşuyor: biri üretici ve diğeri analizci. Üretici yeni görüntüler yaratırken, analizci gerçek ve yaratılmış görüntüler arasında karşılaştırmalar yoluyla analizler yapmaya çalışıyor. Analizci, elde ettiği bilgiler,  öğrendiği yeni şeyler ile üreticiyi sürekli geliştiriyor. Böylece zamanla, üretici gerçek olanlardan ayırt edilemeyen görüntüler oluşturmayı öğreniyor. Yani sürekli bir öğrenme/gelişme durumu söz konusu. 

İşte tehdit ya da fırsat (nasıl değerlendirdiğimizde bağlı olarak değişir) burada başlıyor. Bugün bile ağzımız açık bir şekilde baktığımız ve inanılmaz foto-gerçekçi bulduğuuz, ancak dikkatle incelersek ufak tefek kusurlarını fark ettiğimiz yapay zeka fotoğrafları daha hiç bir şey değil. Çünkü her hatasından öğreniyor, her yanlışı gelişmek için bir fırsat biliyor. İnsanoğlunun çok yavaş ve isteksiz yaptığı kendini geliştirme sürecini, yapay zeka hiç bıkmadan usanmadan, sürekli ve hızlı olarak yapıyor. Birkaç yıl sonra kısmet olur da bir video daha yaparsam bu konuda, sizlere nasıl örnekler sunabileceğimi şimdi hayal bile edemiyorum…

Gelelim tekrar konumuza. Yapay zeka bizim için bir tehdit mi? 

  • Evet kesinlikle bir tehdit. Yaklaşık 200 yıl önce, fotoğrafın icadı nasıl ressamları bir anda çaresiz ve boşta bıraktıysa bu da öyle bir tehdit.
  • Evet kesinlikle bir tehdit. Yaklaşık 25-30 yıl önce dijital teknolojiler fotoğraf alanına girmeye başladığında, geleneksel fotoğrafçılar nasıl güvende olmadıklarını hissettiyse bu da öyle bir tehdit.
  • Evet kesinlikle bir tehdit. Son 15-20 senede photoshop diye bir şey çıkıp, fotoğrafları manüple etmenin yolunu açtığında, ¨bunlar fotoğraf değil, başka birşey¨ diyen büyüklerimiz ne hissettiyse bu da öyle bir tehdit.
  • Yapay zeka, son derece gerçekçi sahte fotoğraflar ve videolar oluşturmak için kullanılabilir. Gerçek insanların asla yapmadıkları şeyleri yaptığını, bulunmadıkları yerde olduklarını zannetmemize yol açabilir. Bu yolla kamuoyunu manipüle etmek, özel hayatın mahremiyetini ihlal etmek ve hatta şiddeti kışkırtmak mümkün olabilir. Doğruyu kanıtlamak için çaresizce çırpınanlar ne hissettiyse bu da öyle bir tehdit.
  • Evet kesinlikle bir tehdit. Yapay zeka tarafından üretilen görüntülerin yükselişiyle birlikte, geleneksel fotoğrafçılık becerilerinin değerinin düşebileceğine dair bir endişemiz var, doğal olarak. Bunun nedeni, teknolojiye erişimi olan herkesin profesyonel fotoğrafçılarla aynı düzeyde beceri veya deneyime sahip olması gerekmeden yüksek kaliteli görüntüler oluşturabilmesi. Yeni yetmelerin bilgisayar başında bizim fotoğraflarımızdan daha iyilerini üretmelerini izlemek nasıl hisse bu da öyle bir tehdit.

Hiç mi iyi yanı yok bu yapay zekanın. Olmaz mı. Doğru kullanabilirsek, doğru yaklaşabilirsek iyi yanları, tehdit eden taraflarından belki de daha güçlü. Nedir mesela?

Renk düzeltme, görüntü işleme, arşiv oluşturma, fotoğrafları arama/bulma vb. gibi tekrar eden, sıkıcı işleri üzerimizden alabilir. Bu, bize önemli miktarda zaman ve emek tasarrufu sağlayabilir.

Bir diğer avantajlı yanı, hayal gücümüzle yoktan var edebileceğimiz fotografik ortamlar ile gerçek görüntüleri harmanlayıp, hem geleneksel fotoğrafçılığın izlerini taşıyan hem de yapay zekanın gücünü kullanan hibrit fotoğrafçılık alanını bize açabilir. Bu sayede fiziksel dünyanın ve elimizdeki olanakların bize yarattığı kısıtlarla başa çıkabilir ve hayalimizdeki fotoğrafı üretebiliriz. Kendimize bambaşka bir dünyanın kapısını açabiliriz. Ressamların 200 yıl önce buldukları özgürlük kapısını biz de yapay zeka ile bulabiliriz.

Sonuç olarak, geleneksel fotoğrafçılık ve yapay zeka tarafından üretilen fotoğrafçılık avantaj ve dezavantajlara sahipken aynı zamanda birbirini tamamlayıcı nitelikte kullanılabilir. Geleneksel fotoğrafçılık, fotoğraf sanatına kişisel ve duygusal bir dokunuş getirirken, yapay zeka tarafından üretilen fotoğraflar, yeni yaratıcı olanaklar ve tekrarlayan görevleri otomatikleştirme yeteneği sunabilir. 

Fotoğrafçılar olarak bizlerin, son gelişmelerden haberdar olmaları ve yeni fırsatlara ve fikirlere açık olmaları önemlidir. 

200 yıllık fotoğraf tarihinde, hemen her yeniliğe ve her gelişmeye itiraz ettik, ayak diredik, ¨tu kaka¨ dedik. Ama hiç birini de durduramadık. Geldiler, biz de dahil olmak üzere tüm sektörü ele geçirdiler. 

Belki nafile bir çağrı ama bu sefer değişimin önüne geçmeye çalışmamalıyız. Tarihi tecrübeler gösteriyor ki değişimin önüne kimse geçememiş. Tehdit büyük belki ama bunu fırsata çevirmek için çaba sarf edersek, fotoğrafçılar olarak ayakta kalan yine biz oluruz…